xmlns:fb='http://www.facebook.com/2008/fbml' Mutfakta Kedi Var: BİR TV PROGRAMINA BAKIŞ: KIYAMETİN EN BÜYÜK ALAMETİ SEVGİSİZLİKTİR
expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

22 Aralık 2012 Cumartesi

BİR TV PROGRAMINA BAKIŞ: KIYAMETİN EN BÜYÜK ALAMETİ SEVGİSİZLİKTİR

Takip etmediğim ve sosyal medya üzerinden haberdar olup ilgili bölümünü izlediğim, 21 Aralık 2012 tarihli “Esra Ceyhan’la A’dan Z’ye” adlı programda; 16 yıl baktığı kedisine mezar yaptıran bir işadamının eleştirisini, hatta daha da acısı yerden yere vurulmasını hayret, acı ve büyük üzüntü ile izledim. Konuklar arasında yer alan biri din adamı, diğeri psikiyatr ünvanı taşıyan şahısların yorumları ise toplumumuzun neden sevgisizlik tohumlarıyla beslendiğini ne yazık ki çok net görmemizi sağladı.

Haber şu şekilde geçiyor:


Kırklareli'de yaşayan işadamı, ölen kedisi için mermerden mezar yaptırdı.


İstanbullu bir iş adamı, Kırklareli'nin Demircihalil köyünde 5 dönüm tarla alarak ölen kedisi "Panter" için mermerden mezar yaptırdı. Demircihalil köyü vatandaşı Çetin Tomruk, mezarı görünce çok şaşırdıklarını ilk defa bir hayvan için bu kadar güzel mezar yaptırıldığını gördüklerini söyledi. İstanbullu bir iş adamının çok sevdiği 16 yıllık kendisi için Demircihalil köyünden tarla aldığını belirten Tomruk, "İstanbullu bir iş adamı köyümüzden tarla alarak 16 yıl bakmış olduğu kedisine mezar yaptırdı. Biz köy halkı olarak mezarı gördüğümüzde çok şaşırdık ve enteresan geldi. Köyümüze gelen misafirlerimiz kediye mezar yapıldığını görünce çok şaşırıyor hayret ediyorlar" dedi.

Ölen kedisine mezar yaptıran iş adamı
Demircihalil köyü muhtarı Hüseyin Tiryakioğlu ise bir tarlada mezar gördüklerinde çok şaşırdıklarını belirterek, "Mezarın kimin tarafından yaptırıldığını bilmiyoruz. Sadece İstanbullu bir işadamının 16 yıl boyunca baktığı 'Panter' adını verdiği kedisi için yaptırıldığını biliyoruz. Köyümüzden yer alarak kediye mezar yaptırdı. Köyümüze misafirliğe gelenler kedi mezarı görünce çok şaşırıyorlar" dedi.

Bu haberin görüntüleri ekranda dönerken stüdyoda sunucu kahkahalarla gülüyor, konuklar alaycı gülümsemeleri ile ekrana yansıyor.


Aslında bu durumun ele alınması gereken farklı boyutları var.


Öncelikle çalışmayan, gün içinde evde olan, örgün eğitim al(a)madığı için vaktinin çoğunu gündüz saatlerinde evde geçirmek durumunda olan insan sayısı düşünüldüğünde, günün en çok izlenen saatlerinde yayınlanan bir televizyon programının izleyici kitlesinin küçümsenmeyecek rakamlarda olduğunu görmek mümkündür. Bu nedenle, bu programların insanlara aktardığı bilgiler ve verdiği mesajlar konusunda hassas olma; özellikle de bu programlara akademik ünvanları ile konuk olan şahısların, ünvanlarının gerektirdiği bilimsel ve tarafsız yaklaşımla olayları ele alma zorunlulukları vardır.


Ancak ne yazık ki, yayınlanan bu programda sunucu ile birlikte biri psikiyatr diğeri ise din adamı ünvanı taşıyan iki kişi, 16 yıl boyunca baktığı kedisine mezar yaptıran kişiyi gülerek ve küçümseyerek alaya almakta; o kişinin içinde taşıdığı sevgiye, saygıya, kedisine ve tercihine hakaret etmektedir. Akademik ünvan bir tarafa, sadece birey olarak dahi kimsenin bir diğerinin sevgisinin boyutunu ve içeriğini eleştirmeye hakkı yoktur.


Eleştiriden öte acı olan, bu konukların bunu kıyamet alameti olarak değerlendirmeleridir. Hatta konuklardan biri, bu durumu komşuluk ilişkilerinin azalmasına bağlayarak, hayvanlarla konuşanların ruh sağlığı bozuk insanlar olduğunu söyleme cür’etinde bulunacak kadar ileri gitmiştir.


Bir psikiyatrın, kişi veonun duygu durumu hakkında bilgi sahibi olmadan değerlendirme yapması bilimsel açıdan da etik açıdan da kabul edilemez. Ruh sağlığı alanında eğitim almış bir kişinin, her şeyden önce karşısındakini tarafsız gözle değerlendirmek ve anlamak zorunluluğu vardır. Bir din adamının da, kişisel görüşlerinden sıyrılarak durumu değerlendirme zorunluluğu vardır. Eğer uzmanlaşmış kişiler değerlendirmelerine kişisel görüşlerini katarsa o zaman bilimsellikten, tarafsızlıktan ve sağlıklı değerlendirmeden söz edilemez.


Kendilerine inançlı diyen insanların, yine bu yönüyle ön planda olan bir televizyon kanalında böylesi pervasız ve cahilce yorumlar yaptığını görmek gerçekten üzücüdür.


Konuklar kadar izleyicilerin de bilmediği ya da bilmezden gelmeyi tercih ettiği ve alıntıladığım bazı bilgileri aktarmak isterim.


Kur'an'da hayvanların da ümmet olduğu ifade edilmekte ve şöyle denmektedir: “Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, onlar da sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz Kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra onlar Rablerinin huzuruna toplanacaktır.[35]”


Kur'an, ayrıca hayvanları yaratıcının sanatındaki mahareti ve üstünlüğü dile getiren bir başka sanat eseri olarak da takdim eder: ”Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fıski ile kan arasından(gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen halis bir süt içiriyoruz.[36]”


İnançları ile övünen insanların bunları göz ardı ederek, dünya sadece kendileri için yaratılmışçasına inançlarının gereklerini yerine getirmiyor olmalarını görmek ziyadesiyle üzücüdür.


Konunun bir diğer boyutu da hukuki boyutudur. Programda haber yapılan kişi eleştirilmemiş, hukuka aykırı bir şekilde kabaca yargılanmıştır. Hatta bu kişi nezdinde toplumda yüreği hayvan sevgisiyle dolu herkese ayrı ayrı hakarette bulunulmuştur.


Kendilerinde bu hakkı gören bu kişilerle birlikte, bu görüşlere katılan herkes insan-hayvan ayrımı yapmadan “doğayı bir bütün olarak sevmek ve yaşam hakkına saygı duymak” konusunda bilinçlenmeden ne acıdır ki, bu ve benzeri manzaraları görmek kaçınılmaz olacaktır.


Diğerlerine saygı göstermeden hunharca yaşayan tek canlı insanoğludur. Çocuklarımıza öğretmeye çalıştığımız "sevmek" kavramı sadece insanı sevmek demek değil; doğayı, evreni, her şeyi sevmek demektir. Eğitimcilerin çocuklara kazandırmaya çalıştığı sevgiyi 3 tane kendini bilmezin böylesi bir umarsızlıkla yok etmesi ve doğayı da, insanları da, diğer canları da gözünü kırpmadan katleden bu zihniyetin sürmesi, yetkililerin ve din adamlarının bu konuda halkı bilinçlendirmek adına adım atmaya başlamaması; ne yazık ki kıyameti getirecek olan bu sevgisizlik olacaktır...


Bu bağlamda Esra Ceyhan sadece hayvanseverlere değil, tüm insanlığa bir özür borçludur...

3 yorum :

  1. Ben de bir hayvansever olarak programı internette üzülerek izledim. Çok güzel dile getirmişsiniz, kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil
  2. Yazınızı okudum ve bir hayvansever olarak duygularıma tercüman olmuşsunuz. Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Kimse ne yazık ki, olaylara karşısındakinin yerine kendini koyarak bakmıyor..

    YanıtlaSil