xmlns:fb='http://www.facebook.com/2008/fbml' Mutfakta Kedi Var: Mart 2013
expr:class='"loading" + data:blog.mobileClass'>

21 Mart 2013 Perşembe

SOKAK KÖPEKLERİNİ ANLAMAK


Sokak köpeklerine selam vermeye başladıysan, insan olmaya çeyrek kalmıştır.
                                                                                                                   Sadri Alışık
Yüreğine pati değmemiş her insan biraz eksiktir derim ben. Çünkü gerçek hayvan sevgisi, bir hayvana dokunduğunuz anda başlar. Onunla temas ettiğiniz an, duygu alışverişinde de bulunursunuz. Gözlerini gözlerinize diker ve konuşur.
İşte ben de bu güzel gözlerle birkaç gün önce karşılaştım.
Sevgili arkadaşım Serap'la bir toplantı dönüşü Levent metro çıkışında boynunda tasması ile bu güzellik yatıyordu. Başını okşamak için eğildim, biraz sevdim; ardından yürümeye devam ediyordum ki benimle yürümeye başladı.
Epey bir yolu birlikte yürüdükten sonra bir sokağın başında durduk.
Acıkmış olabileceği düşüncesiyle çantamda taşıdığım kedi mamasını bıraktım önüne ama yemedi.
"Kime niyet kime kısmet" derler ya, sabah yerim diye alıp da yemediğim çatalı verdim ben de. Bu kadar sevebileceğini tahmin etmediğim gibi, bu kadar aç olabileceğini de tahmin etmedim.
Ardından çantamdaki yarım litre suyu içti. Doymadı, orada bulunan ve sohbet ettiğimiz simitçiden aldığımız 1 çatal + yarım litre suyu da mideye indirdi :-)

Gelip geçenlerin bakışları arasında, simitçi ile ve yanımıza yaklaşan bir dedenin kendi baktığı kuşları ve kedileri dinleyerek güzel bir yarım saat geçirdik orada ve ondan çok zor ayrıldık. O da öyle...

Sevgili arkadaşım Serap'ın çektiği bu güzel fotoğraflar hatıra kaldı bana...
Onu bırakıp da metroya nasıl bindiğimi bile bilmiyorum.
Çok zor değil sokakta gördüğünüz bir canlıyı doyurmak, başını okşamak...

İnsan bilmediğinden korkar -derler ya, sokak köpeklerinden de birçok insan korkar. Halbuki onları anlamak ve tanımaktır bu korkudan sıyrılmanın yolu. Bir sokak köpeğinin bakışlarından, ne demek istediğini anladığınızda korkularınızın da sizi yavaş yavaş terk ettiğini görürsünüz...

SEVMEKTEN KORKMAYIN..!

3 Mart 2013 Pazar

SOKAKLARDA BİR SİYAM


Siyam kedileri...
Günümüzde Tayland olarak bilinen Siyam'da bir zamanlar kutsal tapınaklarda bakılan, buradan tüm dünyaya yayılan kediler...
Dünyanın diğer ülkelerini pek bilmiyorum ama ülkemizde petshoplarda yüksek fiyatlara satılan, bunun için özel üretilen kedilerden onlar...
İşte bu kedilerden biri Şubat ayında evimin bahçesinde belirdi. Onu ilk kez geçen Kasım ayında evime yeni taşındığım günlerde yine bu bahçede görmüş ve o an yanımda bulunan arkadaşıma "inanmayacaksın ama bahçede bir siyam var" demiştim. Kendi kedilerim gün içinde bahçede dolaşabildikleri için onu da, bloklardan birinin gezmeye çıkmış kedisi olarak düşünmüştüm. Yoksa bir siyamın sokakta olması alışık olunan bir durum değildi.

Aylar sonra onu bu kez de caddede görmüş ve yine çok şaşırmıştım. Üzerinden yaklaşık bir yıl geçti ve aynı kedi geçtiğimiz ay yine bahçemdeydi ve bu kez bir hafta kadar kaldı. Çok insancıl ve sakin oluşu dikkatimi çekti. Bir de kuyruğunun kısalığı.
Öncekilerden farklı olarak bu kez perişan görünüyordu. Gözleri siyah, tüyleri bakımsızdı ve kızgınlık dönemindeydi. Evde bakılan bir kedinin bu hale gelmesinin zor olduğunu düşündüm. Evden kaçmış olması düşük bir ihtimal göründü. Geriye sadece sokağa atılmış olma ihtimali kalıyordu.
Hemen ilgili sitelere ilan verip bir sahip aramaya başladım. Bu arada eve aldım, fotoğraflarını çektim. İstanbul içinden ve dışından onlarca insan bu kediye sahip çıkmak istediğini söyledi. İstanbul dışındakilere "aflarına sığınarak" il içinde sahiplendirmek istediğimi belirttim. Görüştüklerim arasında ciddi olduğunu düşündüğüm 2 kişi ile haberleştim. Ancak biri sonraki aramalarıma yanıt dahi vermezken; diğeri tüy, tırmalama vs. gibi sebeplerle vazgeçtiğini söyledi.
Bu çocuk kimbilir hangi heveslerle ciddi paralara satın alınmış ya da hediye edilmişti ve kimbilir hangi sebeplerle kendini sokaklarda bulmuştu. Tam ümidimi kesmiştim ki, Sevgili Ayşe bana ulaştı ve onu sahiplenebileceğini söyledi. Önceki deneyimlerimle oldukça olumsuz ve sorgulayıcı yaklaşsam da, beni ikna etmeyi başardı ve bu çocuğumuzu birlikte bir kliniğe yatırdık. Hem kısırlaştırılacak hem de ilk tedavisi yapılacaktı.

Feneryolu Ata Veteriner Kliniği'nde Veteriner Hekim Sevgili Vedat Atasoy da onu görür görmez çok şaşırdı. Hemen ilk muayenesi yapıldı. Yaşının 10'un üzerinde ve maalesef FIV taşıyıcısı olduğu ortaya çıktı. Ayşe'nin evde 2 siyamı daha vardı ve bu durumda onu sahiplenme umudumuz suya düştü.
Bu çocuk sağlıklı iken güzel bir yuvaya kavuşamazken bu haliyle ona kim evinin kapısını açacaktı?
5 gün klinikte kaldı siyam oğlum. Bu arada tedavisi gayet iyi gidiyor, kararan gözleri yeniden mavi rengini alıyordu.
Şimdi geriye sadece ona ömrünün geri kalanında iyi bakacak bir yuva bulmak kalmıştı. İnternette ilanlar sürekli dönerken, arkadaşlarıma haber iletiyordum. Derken Sevgili arkadaşım Tuğba, bir arkadaşının onu sahiplenebileceğini söyledi. Çok sevinmiştim. Durumunu anlattım. Görüşmeler sonrası hep birlikte bu güzel oğlumuzu masmavi gözleri ile yeni evine, Ahmet babasının yanına götürdük.
Biz ona Siyami demiştik, babası Siyamet adını verdi.
Daha kaç yıl yaşayacak, bilinmez..
Ama en azından kalan ömrünü bilmediği sokaklarda yemek aramakla geçirmeden, sıcacık minderinde pencereden dışarı huzurla bakarak tamamlayacağını biliyoruz...
Darısı Siyamet'in diğer tüm bahtsız arkadaşlarının başına olsun...